
🌿 Haset mi, Kıskançlık mı?
Bazen içimizden geçen duygular var ya…
Hani bir arkadaşımız güzel bir başarı elde eder, biri yeni bir araba alır ya da başka birinin hayatı yolunda gider.
İşte o anlarda kalbimizde iki farklı duygu belirir: haset ve kıskançlık.
İkisi birbirine çok benzer ama aslında aralarında kocaman bir fark vardır.
Haset, en ağır olanıdır.
Başkasında olan nimetin, güzelliğin ya da başarının ondan gitmesini istemektir.
Yani mesele sadece “keşke bende de olsa” değildir, aynı zamanda “onda olmasın” düşüncesidir.
Kalbe bir ateş gibi düşer, insanı yiyip bitirir.
Haset eden, başkasının nimetinden rahatsız olur; aslında farkında olmadan Allah’ın takdirine itiraz eder.
Kıskançlık ise biraz daha hafif bir duygudur. Burada “onda var, bende de olsun” diye düşünürüz. Başkasının elindekinin kaybolmasını istemeyiz; sadece onun gibi bir şeye sahip olmayı arzularız.
Eğer bu duygu doğru şekilde yönlendirilirse, insanı motive eder.
Mesela, çok bilgili birini görüp “Ben de ilim öğrenmeliyim” demek ya da cömert birini görüp “Ben de infak etmek istiyorum” demek güzel bir kıskançlıktır.
Buna gıpta denir ve bu duygu insanı iyiliğe taşır.
Ama işin özü şu: Her iki duygu da kontrol edilmediğinde kalbi huzursuz eder.
Haset dostluğu bozar, kıskançlık da yanlış yönlendirilirse kırgınlıklara yol açar.
İslam ahlakı ise bize şu bakışı kazandırır: Nimeti veren Allah’tır.
O dilediğine dilediğini verir.
Bizim vazifemiz şükretmek, paylaşmak ve başkalarının elindekine bakınca darılmak değil, dua etmektir:
“
Ya Rabbi, bana da hayırlı olanını nasip et.”
Böyle olunca kalp huzur bulur, haset ortadan kalkar, kıskançlık da gıptaya dönüşür. 🌸