Hız Yarışında Kaybolma, Hedefini Bilmek

Kişisel gelişim kitaplarında sıkça karşımıza çıkan bir Afrika atasözü vardır

Bir Afrika atasözü der ki: Her sabah bir ceylan uyanır Afrika’da.

Kafasında tek bir düşünce vardır: En hızlı koşan aslandan daha hızlı koşabilmek…

Yoksa aslana yem olur.

Her sabah bir aslan da uyanır Afrika’da. Kafasında tek bir düşünce vardır:

En yavaş koşan ceylandan daha hızlı koşabilmek… Yoksa açlıktan ölecektir.

İster aslan olun, ister ceylan… Hiç fark etmez.

Yeter ki güneş doğduğunda koşmanız gerektiğini, hem de dünkünden daha hızlı koşmanız gerektiğini bilin.

Bu  hikaye  gelisim kitaplarinda çokça okuruz 

Ama… Nereye koşuyoruz? Hangi amaç için koşuyoruz?

Bir fikrimiz, bir amacımız olmalı değil mi?

Eğer Müslümansak, sabah uyanmak ezanla başlar. Güne namazla başlamak gibi…

Yarın sabah namaza kalkacağımızın garantisi yok ki…

Uyandığımız her gün, kâr döndürmek için uyanmalıyız.

Mesele koşmak meselesi değil; mesele, niçin ve neye koştuğumuz meselesidir.

Başımızı yastığa koyduğumuzda “günün özeti”ni yaptığımızda;

Harama uzak kalmış mıyız?Kul hakkı yememiş miyiz?

Kalp kırmamış mıyız?  Yalan söylememiş miyiz?

Fitneden uzak durmuş, iftira atmamış mıyız?

Allah’ın yasaklarına yasak demiş miyiz?

İşte böyle bir amaca koşmalıyız: Allah’a itaat üzere koşmak.

Aslında Rabbimiz bizden koşmamızı bile istemiyor.
Resûlullah (s.a.v.) buyuruyor ki: “Allah Teâlâ buyurdu: Ben kulumun benim hakkımda yaptığı zanna göreyim.  O beni zikretti mi, onunla beraberim.
Eğer o beni nefsinde zikrederse, ben de onu onun kendisinden daha hayırlı bir topluluk içinde zikrederim.

O bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir zira yaklaşırım.

O bana bir zira yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım.

O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak giderim.”

(Buhârî, Tevhid 50; Müslim, Zikr 2; Tirmizî, Da‘avât 142)

Böyle bir Rabbimiz var. Ahiretimizi güzelleştirmek için önce kendimiz çaba göstermeliyiz.
Kendisini düşünmeyen, kimseye hayır veremez.

O hâlde düne göre:  Allah’a kulluk vazifemizi daha iyi yapmak,

Günahlardan sakınmak,  İbadetlerimizi güzelleştirmek,

Ahlâkımızı güzelleştirmek,  Allah’ın rızasını kazanmak için uyanmalıyız.

Din samimiyettir. Bir Peygamberimiz var; bize yol gösteren, rehberlik eden…

Dünyada trafik ışıklarında kırmızıya saygı gösteriyoruz ki, bu elbette doğru olandır; peki

ya Rabbimizin koyduğu sınırlara aynı hassasiyeti gösteriyor muyuz?”

Rabbimizin bize çizdiği   sınırlara niçin aynı dikkati göstermiyoruz?

Kur’an’ı ve sünneti açıp okumadan, doğru yolu nasıl bulacağız?

Unutmayalım: Biz Afrika’daki aslan ya da ceylan değiliz.

Biz düşünebilen, irade sahibi insanlarız.

Ama ne acıdır ki Allah’ın çizdiği yoldan, koyduğu kurallardan habersiziz.

Açıp okumuyoruz yol gösterici kitabımız Kur’an-ı Kerim’i… Hadisleri öğrenmiyoruz.

Hız yapmak zorunda değiliz. Afrika’da yaşamıyoruz.

Hepimiz farklı yerlerde yaşıyoruz. İnsan ile hayvan âlemi arasında fark var.

İnsan düşünebilen bir varlık.

Evlerimizdeki imkânların çoğu Afrika’da yok.

Ama orada yaşayan Müslümanların ibadet ve iman heyecanı bizde yok.

Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:“Allah dinde sizin için hiçbir zorluk kılmamıştır.”

Peygamberimizin ifadesiyle din kolaydır; onda zorluk yoktur.

Allah hiç kimseye gücünün üstünde yük yüklemez.

Enes (r.a.) anlatıyor: Peygamberimiz bir gün mescide girdi, iki direk arasına gerilmiş bir ip gördü.
Bu ip nedir, diye sordu. “Zeyneb’indir. Yorulduğu zaman ona tutunur.” dediler.

Peygamberimiz: “O ipi çözünüz. Sizden biri istekli olduğu sürece namaz kılsın, yorulunca da yatsın ve uyusun. Zorlanarak ibadet olmaz.” buyurdu.

Yine Enes (r.a.)’den: Üç sahâbi, Peygamberimizin evlerinde yaptığı ibadetleri öğrenmek istedi.

Hanımlarından bilgi alınca bunu azımsadılar. Biri dedi ki: “Ben geceleri hep ibadet edeceğim.”

Biri: “Ben hep oruç tutacağım.” Biri de: “Kadınlardan uzak duracağım, evlenmeyeceğim.”

Peygamberimiz (s.a.v.) yanlarına gelerek buyurdu ki:

“Ben sizin Allah’tan en çok korkanınız ve günahlardan en çok sakınanınızım.

Ama bazen oruç tutarım, bazen tutmam.

Gecenin bir kısmında kalkarım, bir kısmında uyurum.

Kadınlarla da evlenirim.

İşte benim sünnetim budur.

Kim sünnetimden yüz çevirirse, benden değildir.”

Peygamberimiz, sünnetinin orta yol olduğunu ve bu yoldan ayrılanların ondan olmayacağını bildiriyor.

Mesele uyanmak değil, uyanık kalmak meselesidir.

Dün geçti, yarın meçhul… Elimizde sadece bugün var.

Eğer Müslüman kimliğini taşıyorsak, uyanık olmak zorundayız:

Günahlara karşı dik durmak, İbadetlerimizi güzelleştirmek,

Ahlâkımızı güzelleştirmek…

Allah’ın rızasını kazanmak için…

Çünkü mesele sadece uyanmak değil…

Asıl mesele, uyanık kalabilmektir  günahlara  karsi. 

Selam ve dua  ile 

ℋ.𝒢.ℋ𝒾𝒸̧𝓇ℯ𝓉.ℬℯ