Her anne, çocuğunu bir sanat eseri gibi görür.

Selamün aleyküm.

Annelik, bir yüreğin dokuz ay boyunca gizlice sırlar taşımasıyla başlar.

İçimizde büyüyen o minik canı, Allah’ın yardımıyla bir hazine gibi koruruz.

Ve doğduğu an, dilimizde sadece şükür vardır.

Her an bir hikâye taşır; her hikâye Rabbimizin bir mucizesidir.

Annelik yolculuğu yalnızca dokuz ayla sınırlı değildir.

O süre; heyecan, korku, umut, sevinç ve zorluklarla yoğrulmuş uzun bir yolun ilk adımıdır.

Rabbim, bu yolda düştüğümüz yerlerde bizi affetsin.

Hepimizin farklı hikâyeleri, farklı mücadeleleri var.

Annelik sadece kendi yolumuzu yüceltmek değil, diğer annelere de merhamet ve anlayışla yaklaşabilmektir.

Çünkü annelik, sabrın ete kemiğe bürünmüş hâlidir.

Ama bu sabır her zaman kolay bir yol değildir.

Bazen yorgun düşeriz, bazen sessizce ağlarız, bazen de “yeter” demek isteriz.

Fakat yine de kalkar, sarar, sarmalar ve yürümeye devam ederiz.

Çünkü bu bizim misyonumuzdur.

Ben bir sanat eseri olarak değil, sadece bir anne olarak görülmek istiyorum.

Çünkü benim gibi düşünen nice anne var; görünmeyen fedakârlıklarla dolu hayatlar yaşayan…
Sabır, o dokuz aylık süreçte bize öğretilen en büyük erdemdir.

Ne var ki çoğu zaman süreç bittiğinde o dersi unuturuz.

Derler ya, “Karganın yavrusu şahin görünür.”

Her anne, çocuğunu bir sanat eseri gibi görür.

Ama annelik, sadece sevmek değil; gece ağlayan bir bebeği sakinleştirmek, onu doyurmak, terini silmek ve uykusuz kalmaktır.

Annelik; içsel bir sınavdır.

Ve bu sınav, çocuklarımızı istedikleri gibi yetiştiremeyince kalbimizde bir burukluk

bırakır. “Sen kime çektin bilmiyorum ki?” gibi içten ama kırıcı cümleler dolaşır zihinlerimizde.

Oysa çocuklar bize değil, Allah’a aittir.

Biz sadece birer emanetçiyiz.

Unutmamalıyız ki yaptıklarımız, Allah’ın takdirinin ötesine geçmez.

Bizlere düşen, sabırla, iyilikle, merhametle çocuklarımızı terbiye etmektir.

Kıyaslamadan, suçlamadan…

Hz. Ali’nin “Çocuklarınızla oynayın, onlara arkadaş olun, onlarla istişare edin” nasihatini,

İbrahim Aleyhisselam’ın İsmail Aleyhisselam ile olan istişaresini örnek almalıyız.

Görevimiz, onlara Allah’a iyi bir kul olma yolunda rehberlik etmektir.

Zaman geçtikçe, o dokuz ayda öğrendiğimiz dersleri unutabiliriz.

Ama bu, yaşadıklarımızın değerini azaltmaz.

Çünkü o yolculukta sevgimiz ve sabrımız yıldızlar gibi parladı yüreğimizde.

Her an, her duygu, her çırpınış; annelik serüveninin bir parçasıdır.

Zor zamanlar oldu, oluyor, olacak.

Ama her zorlukta sevgiyle direndik.

Ve sabırla ilerledik.

Rabbim bizlere sabrı ve sevgiyi öğrenme gücü versin.

Annelerin kalbinde saklı o dokuz aylık sabrı ve özlemi hatırlamayı nasip etsin.

Çünkü annelik, sevgiyle ve sabırla yürünmesi gereken kutsal bir yolculuktur.

Unutmayalım ki çocuklarımız kendi yollarını seçeceklerdir.

Biz, sabırla ve dua ile onların Allah’a yakın, iyi insanlar olmalarına vesile olmaya çalışalım.

Selam ve dua ile…
– Hakime Gülsüm