Dua, çabanın ruhudur.

Rad Suresi 11. Ayet: Değişim Kendi Elimizde

Kur’an-ı Kerim’de Rad Suresi 11. ayette şöyle buyrulur:

“Bir toplum, kendinde olanı değiştirmedikçe, Allah da onların durumunu değiştirmez.”

Bu ayet, bireylerin ve toplumların yaşadıkları sıkıntıların, zorlukların ya da başarısızlıkların yalnızca dış sebeplerle değil, kendi iç dünyalarıyla, tutumlarıyla ve çabalarıyla doğrudan bağlantılı olduğunu açıkça ortaya koyar.

Değişimin Başlangıç Noktası: Kendimiz

Hayatımızda değişiklik yapmak istediğimizde, bu değişimin sadece istemekle olmayacağını bilmeliyiz. Bir sorunla karşılaştığımızda ya da bir eksiklik hissettiğimizde, ilk adım olarak kendi davranışlarımızı, düşünce tarzımızı ve tutumumuzu gözden geçirmeliyiz. Allah, bizim samimi gayretimizi görür ve destekler. Biz içtenlikle bir adım attığımızda, O da bize yardım eder.

Toplumsal Değişim Bireyden Başlar

Bu ilahi mesaj sadece bireyler için değil, tüm toplumlar için de geçerlidir.

Eğer bir toplumda adaletsizlik, hoşgörüsüzlük ya da çürüme varsa, bunun değişmesi ancak o toplumdaki bireylerin kendilerini düzeltmeleriyle mümkündür.

Değerlerimiz, ahlakımız ve adalet anlayışımız değişmeden, toplumsal bir iyileşme beklemek gerçekçi değildir.

Daha iyi bir toplum için herkesin kendi sorumluluğunu üstlenmesi gerekir. Sadece “her şey güzel olsun” diyerek beklemek yetmez; çaba sarf etmeli, taşın altına elimizi koymalıyız.

Sabır, Azim ve Sürekli Gelişim

Değişim zaman alır.

Hemen sonuç görmek isteyebiliriz, ama unutmamalıyız ki Allah her şeyi bir ölçü ve hikmetle yaratır. İçsel dönüşüm, sabır ve kararlılıkla sürdürülen bir süreçtir.

Sabretmeyi, gayret etmeyi ve her zorlukta yeniden ayağa kalkmayı bilmeliyiz.

İçsel Dönüşüm, Dışsal Sonuçlar

Bu ayet bize şunu hatırlatır:

Dış dünyamızda görmek istediğimiz değişiklikler, iç dünyamızdaki dönüşümle başlar.

Kalbimizi, niyetimizi ve zihniyetimizi değiştirdiğimizde, dış dünyamız da buna ayak uydurur.

Ahlaki değerlerimizi güçlendirdikçe, hayatımızda olumlu gelişmeler de kendiliğinden ortaya çıkar.

Allah’ın Yardımı, Bizim İrademizle Buluşur

Allah’ın iradesi, kulun iradesiyle birleştiğinde hayır ortaya çıkar.

Biz harekete geçmeden, sadece dua etmek yeterli değildir.

Dua, çabanın ruhudur. Ama dua ile birlikte sorumluluk da gerekir.

Değişimi görmek istiyorsak, hem niyet etmeli hem de adım atmalıyız.

Sonuç: Değişim Bizimle Başlar

Yaşadığımız sorunları değiştirmek, daha iyi bir geleceğe ulaşmak istiyorsak; önce kendi içimize bakmalıyız.

Düşüncelerimizi, niyetlerimizi ve davranışlarımızı değiştirdiğimizde, Allah da bize yardım eder.

Böylece hem bireysel hem de toplumsal düzeyde hayırlı değişimler gerçekleşir.

Başarı, iyilik ve güzellik; bizim niyetimize, gayretimize ve samimi dualarımıza bağlıdır.

Dua

Ya Rabbim,
Bize doğru yolu göster, kalbimizi temizle, içimizdeki karanlıkları aydınlat.

Senin rızanı kazanmak için, senin yolunda yürümek istiyoruz.

Bize sabır, azim ve kararlılık ver ki; iyiliği, güzelliği hayatımıza hâkim kılabilelim.

Toplumumuzu, çevremizi ve dünyamızı daha güzel bir yer yapmak için bize rehberlik et.

Bizi her türlü kötülükten ve yanlış yoldan koru.

Kalbimizi sevgiyle, hoşgörüyle, adaletle ve dürüstlükle doldur.

Hayatımızdaki değişimlere yön verebilmemiz için bize akıl, basiret ve cesaret bahşet.

Senin kudretin her şeyin üzerindedir.

Bizlere iyiliği, güzelliği ve doğru olanı yapacak gücü ve iradeyi nasip et.

Zorluklar karşısında asla pes etmeyen, sabırla yürüyen kullarından eyle bizleri.

İçimizdeki kararsızlıkları gider, kalplerimizi huzurla doldur.

Doğru seçimler yapmamızda bize yardımcı ol.

Dualarımızı kabul et, bizi koru ve daima doğru yolda kalmayı nasip et.

Amin.

Lehu muakkibâtun min beyni yedeyhi ve min halfihî yahfezûnehu min emrillâh(emrillâhi), innallâhe lâ yugayyiru mâ bi kavmin hattâ yugayyirû mâ bi enfusihim, ve izâ erâdallâhu bi kavmin sûen fe lâ meredde leh(lehu), ve mâ lehum min dûnihî min vâl(vâlin).
İnsanın önünden ve ardından takip eden melekler vardır; Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz Allah, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe, onların durumunu değiştirmez. Allah bir kavme kötülük murad etti mi, artık onu geri çevirecek kimse yoktur. Onların Allah’tan başka bir yardımcısı da bulunmaz.”
(Ra’d, 13/11)

Bir müminin en tesirli nasihati, kendi hayatıdır. Yaşantısı nasihat hâline gelmiş bir insanın sözü, kalplere işler; çünkü içinde samimiyet ve tutarlılık taşır. Zira İslam’da sadece söz değil, sözün arkasındaki duruş da önemlidir.

Kendi Yaşantısıyla Öğüt Veren Mümin

Kur’an-ı Kerim, Bakara Suresi’nin 44. ayetinde şöyle buyurur:

“Siz insanlara iyiliği emrederken kendinizi unutuyor musunuz? Üstelik Kitabı da okuyor (ve Allah’ın emirlerini biliyor) olduğunuz hâlde, hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?”
(Bakara, 2/44)

Bu ayet, başkalarına iyiliği öğütlerken kendini unutan, kendi hatalarını görmezden gelen kimseler için ciddi bir uyarıdır. Kur’an, söz ile fiil arasındaki tutarlılığı esas alır. Çünkü ilim, beraberinde sorumluluğu getirir. Bilen insan, önce kendisine dönüp bakmalı; kendi hatasını görmeli ve düzeltmelidir ki sözü anlam kazansın, tesiri olsun.

Sözle Değil, Hâl ile Davet

Kur’an’ın pek çok yerinde akıl sahibi olmaya, düşünmeye, ibret almaya teşvik edilir. Çünkü gerçek iman, tefekkürle derinleşir. A’râf Suresi’nde şöyle buyrulur:

“Onların kalpleri vardır ama anlamazlar; gözleri vardır ama görmezler; kulakları vardır ama işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da aşağıdırlar. İşte onlar gafillerin ta kendisidir.”
(A’râf, 7/179)

Bu ayet, aklını kullanmayan, düşünmeyen, hatalarından ders almayan insanın manevi olarak nasıl bir düşüş yaşayacağını gözler önüne serer. İnsana verilen akıl ve irade, doğruyla yanlışı ayırt etmesi içindir. Gaflet, bu nimeti heba etmektir.

Önce Nefsini Islah Etmek

Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Kişinin kendisini ıslah etmesi, başkalarını ıslah etmesinden daha büyük bir cihattır.”
(Deylemî)

İnsan, önce kendi nefsine dönüp bakmalı, kendi iç muhasebesini yapmalıdır. Başkasına nasihat ederken, aynı hatayı kendisi işliyorsa bu hem samimiyetsizliktir hem de nasihatin tesirini yok eder.

Efendimiz (s.a.v), bu durumu çarpıcı bir şekilde şöyle tasvir eder:

“Kıyamet günü bir adam getirilir, Cehenneme atılır.

Bağırsakları dışarı fırlar ve değirmen döndüren eşek gibi onların etrafında döner. Cehennem ehli toplanır: ‘Sen bize iyiliği emredip kötülükten sakındırmaz mıydın?’ derler. Adam: ‘Evet, size iyiliği emrederdim ama kendim yapmazdım; sizi kötülükten men ederdim ama kendim işlerdim.’ der.”
(Buhârî, Müslim)

Bu hadis, söz ve fiil tutarsızlığının ahiretteki ağır sonucunu açıkça ortaya koyar. İnsanlara doğruyu anlatmak güzeldir, ancak en güzel anlatım, onu yaşayarak göstermektir.

Samimi ve İhlâslı Olmak

Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurur:

“İnsanların en kötüsü, başkalarına iyiliği emrederken kendini unutandır.”
(Taberânî)

Sözümüzün değer kazanması, onu yaşadığımız sürece mümkündür. Aksi hâlde bu, riyâya ve içsel bir ikiyüzlülüğe dönüşür. Bu yüzden İslam’da samimiyet (ihlâs), bütün amellerin özü kabul edilir.

“Ey iman edenler! Yapmadığınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmadığınız şeyi söylemeniz, Allah katında büyük bir gazaba sebep olur.”
(Saff, 61/2-3)

Bu ayet, mümin için çok güçlü bir uyarıdır. Her söz, bir sorumluluk doğurur. Ve her sorumluluk, önce kendimizden başlamalıdır.

Sonuç ve Dersler

Önce kendimizi sorgulamalıyız. Başkalarına söylediğimiz doğruları önce kendi hayatımızda yaşamalıyız.

Söz ile fiil arasında uyum olmalı. Aksi hâlde sözün değeri kalmaz.

Nasihatin en etkilisi, yaşanmış olanıdır. Samimiyet, nasihati etkili kılan en büyük güçtür.

İlmiyle amel eden kişi, Allah katında değer kazanır. Bildiğini yaşamayan ise bu dünyada da ahirette de mahçup olur.

Aklımızı kullanmalı, gafletten uzak durmalı, her an kendimizi hesaba çekmeliyiz.

Dua ile Bitirelim:

“Allâhumme’c-alnî a‘melu bimâ a‘lemu, vec‘al ‘amelî hâlisan li-vechik, ve veffiknî li-ca‘li kavlî ve fi‘lî mutavâfiqayn.”
“Allah’ım! Bildiğimle amel etmeyi, amelimi ihlâslı kılmayı ve sözümle fiilimi birbirine uygun hale getirmeyi nasip eyle.”
Âmin!

Selam ve dua  ile…